Ana içeriğe atla

İLK ÇADIR KAMPIMIZ ve PARAGLIDING DENEYİMİ || Turgutreis, Ölüdeniz, Patara, Olimpos

 Herkese merhabaaa!

15 günlük iznimiz boyunca nereleri gezdik, hangi çadır kamp alanlarından memnun kaldık, çadırda kalacaklara neler tavsiye ederiz ve aklıma yazarken gelecek bir sürü şey ile sizi başbaşa bırakıyorum.

İlk durak Turgutreis

İlk kamp alanımızın adı Bodrum Ecofarm Camping. Mandalina ağaçlarından oluşan büyükçe bir bahçede bir kaç bungalov ve bolca çadır alanı mevcut. Engebesiz güzel bir arazide. Eğer şanslıysanız bir kaç tahta platform mevcut burada ve çadırınıza zarar vermeden üzerine kurarak keyifli bir çadır macerası yaşayabilirsiniz. 2 gün konakladığımız bu alanda tuvalet ve banyolardan memnun kaldık. Bize çadır olayını sevdiren bir yer oldu. Eğer kendinizden emin değilseniz 2.el ya da uygun fiyatlı bir çadır alarak işe başlamanızı öneririm. Diğer bir önerim de hep +1 fazla kişilik çadır almanız. 2 kişiydik ve 3 kişilik çadır bize tam geldi daha küçüğüne sığamazdık hele ki Bodrum sıcaklarında! Son önerim de mutlaka bir şişme yatak edinmeniz, gerçekten uyku konforu önemli.



Arabanız varsa burada kamp yapmak güzel. Açıkçası yakınlarda önerilen herhangi bir halk plajı olmadığı için ve diğer beachlerin ücretleri biraz pahalı olduğundan biz burada tekne turu yapmayı tercih ettik. Kişi başı 130 liraydı ve plajdan daha uygundu. Ayrıca gitmek istediğimiz tüm koyları yorulmadan 2 günde görmüş olduk. Tekne turu yapmak istemezseniz de Akyarlar'ı öneririz.

Turgutreis'te nerede yemek yemelisiniz?

Nazar Restaurant: Fiyatlar İstanbul ile aynı ama lezzetler çok çok iyiydi. En azından bir kere şans vermenizi öneririz. Lahmacun severseniz hele mükemmel!

Tekne turuyla devam ediyorum..

Gördüğümüz en güzel koylardan biri olan Akvaryum Koyu: Denizi inanılmaz berrak ve turkuaz.


Plajı da çok güzel olan ama biz tekneyle gittiğimiz için daha derinlerde yüzme fırsatı bulduğumuz Akyarlar da kesinlikle tekrar gitmek istediğimiz bir yer.


İkinci durak Fethiye

Fethiye'de kamp alanları genelde dolmuştu, araştırmayı son haftaya bıraktığımız için haketmişiz belli ki. O yüzden Ölüdeniz'e 30-40 dakika mesafede bulunan Yanıklar'da mevkiindeki Sığla Kamp alanında kaldık. Açıkçası burası Ecofarm'a göre daha doğanın içinde, ormanlık bir alanda bulunuyor. Tuvalet ve banyolarından memnun kalmadığımız için deterjan almak durumunda kaldık. Aklınızda olsun çadır kampına giderken yanınızda bir miktar deterjan getirmekte fayda var. Doğası oldukça güzel, böcek sayısı da Ecofarm'a göre oldukça fazla bilginiz olsun. Çadırın etrafına böcek ilacı sıkarak rahat bir 5 gün geçirdik. 



Burada en merak ettiğimiz yer Ölüdeniz'di ve ilk gün direkt buraya gittik. Çakıl plajdan oluşuyor. Taşlar çok güzeldi öyle ayak parçalayanlardan değil. Deniz ise aşırı tekne ve deniz taksisi trafiğinden dolayı çok bulanıktı. Ne yazık ki bu yüzden çok memnun kalmadık. Ve beklediğim gibi ölü değildi deniz, dalgalıydı :) Hızlı şekilde yükselen bir deniz olduğunu da belirtmeden geçmeyeyim! 


Ölüdeniz Lagünü ve Plajı

Çam ağaçları ve tepeler ile çevrilmiş olan lagün koruma altında. 30 yıllık hayatımda girdiğim en ılık deniz. Berrak ve ne kadar gitseniz de bir türlü derinleşmeyen bir suyu var. Özellikle saat 18:00dan sonra daha temiz ve yüzmesi çok zevkli bir yer. Ne kadar sığ deniz sevmesek de buraya bayıldık. Ayrıca kano gibi deniz sporları da yapabileceğiniz aletleri kiralayan bir alan da var. Lagünün daha ilerisine gitmek için biz de çift kişilik kanoyu 1 saatliğine 50 liraya kiraladık. Manzara gerçekten görülmeye değerdi.

Ücretli bölüm 60 lira kişi başıydı ama isterseniz uç kısımda ücretsiz halk bölümü de mevcut.



Kıdrak Koyu

Buraya ulaşmak için öcelikle Ölüdeniz'e gelmelisiniz. Ölüdeniz plajına yaklaşık 2-3 km uzaklıkta bulunuyor. Burada ister piknik alanında piknik yapabilirsiniz ister hemen önündeki plajda denize girebilirsiniz. Kumsalının temizliği, denizin berraklığı ve turkuazlığıyla hele ki teknelerin gelmemesiyle gerçekten çok sevdiğimiz bir koy oldu. Ağaç ve deniz bir arada olunca insanın gözleri bile mutlu oluyor.

Bu koya arabanızla girerseniz 30 lira, yaya olarak girerseniz kişi başı 10 lira. 


Ayrıca buraya kadar gelmişken seyir terasında sandalyelerinizi alıp gün batımını izlemenizi tavsiye ederiz. Fethiye'den hiç ayrılmak istemedim açıkçası!


Burası da Kelebekler Vadisi seyir alanına giderken...




Paraşüt mü?

Fethiye'ye gelmişken eşimin de 30 yaşına girmeden yapmak istedikleri arasında olan yamaç paraşütü yani paragliding yapılmadan olmazdı. Oysaki inanılmaz bir yükseklik korkum vardır! Doğruya doğru araçla Babadağ'a gitmek, paraşütle atlamaktan çok daha korkunçtu. Araçtan indiğimde bacaklarım titriyordu. Paraşüt mü? O sadece ilk 5 dakika korkunçtu, manzara ve kuşlar gibi uçma hissi tarif edilemez bir his. Yükseklik korkumu sanırım %50 yenmişimdir. 2021 fiyatı kişi başı 700 lira. 



Fethiye'de nerede yemek yemelisiniz?

Cin Bal Kebap Salonu: Fiyatlar bir tık pahalı olsa da tandırını denemenizi öneririz.

Fethiye Balık Pazarı: Burada ortadaki balıkçılardan istediğiniz balığı  alıyorsunuz ve etraftaki restoranlar sizin için pişiriyor. Epey bir deniz ürünü mevcut. 

Bu ikisi denediklerimiz arasından en memnun kaldığımız yerlerdi.


Üçüncü Durağımız Patara!



Patara Plajı Antalya'nın Kaş ve Fethiye arasında kalan bir köyünde bulunuyor. Plajı o kadar büyük ki dünyanın en uzun 1. plajı! İpek gibi altın kumdan oluşan bu plaj ayrıca Caretta Caretta kaplumbağalarının yumurtlama alanı o yüzden koruma alanı ve sabah 8 akşam 8 arasında halka açık. Şemsiye kiralayabileceğiniz yerler de mevcut ama biz kendi şemsiyemizle gittik. 

Şimdiye kadar bu kadar güzel bir kum görmemiştik. Tekrar gelmeyi çok isteriz. Rüzgarlı ve denizi genellikle dalgalı olmasına rağmen bulanık bir suyu yok ve aksine tertemiz. Herhangi bir işletme de olmadığı için kendinizi doğada hissetmenizi sağlıyor. 

Ayrıca gelen herkes mutlaka bir kere gün batımını burada, kendiliğinden oluşmuş bu kum tepelerinin üzerinden izlemeli.

Patara sadece plajı ile değil aynı zamanda Likya uygarlığının en önemli eserlerini görebileceğiniz, harika bir antik kentini (Patara Antik Kenti) barındırıyor. Plaja gelmeden önce 1.5 km kadar alanda bulunuyor ve müze kart ile giriş yapabiliyorsunuz.

Dipnot: Tellioğulları ve Seferoğulları karşılaşması da bu kum tepeciklerinde yapılmış :)

Biz burada Çeyrek Camping'de konakladık. Sahibi Engin abinin muhabbeti çok keyifli. Ancak banyolar biraz bakımsız ve çok da temizdi diyemem. Bu arada burası diğer seçenekler arasında en iyisiydi. Tekrar gelirsek burda kamp yerine normal bir yerde konaklamayı tercih ederim.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ALIX AVIEN PARIS MAXILIP LIPSTICK NO.69

Sürekli buraya bir şeyler yazmak istesem de maalesef yoğunluklarımdan dolayı aktifçe kullanamıyorum! Bugün dinlenme biçimim olarak bloguma uzun zamandır kullandığım ve artık saçlarımın renginden dolayı artık beni soluk gösteren ama harika bu bebeği sizlere göstermeye geldim :) Belki çoktandır haberiniz var belki denemediniz. Denemeden önce bu yazımı okuduktan sonra karar verin diyorum :) Öncelikle; Alix Avien bu ruj için ne diyor; Özel formülü dudak çizgilerindeki görünümü azaltır ve  sık kullanımda dudaklarda %40'a kadar artmış bir dolgunluk verir. Yoğun nem verme özelliği ile de dudaklar %60 daha çok nem kazanır. Ben ne diyorum: ''AYNEN!'' Yani dolgunluk kısmını bilemiyorum alırken neler vaad ettiğine bakmadığım için dudaklarımın 4 ay önceki haliyle şimdiki halini kıyaslayamadım. Ancak o kadar güzel ki yapısı, adeta bir lipbalm gibi yumuşacık oldukça nem veren kremsi bir ruj. Renk skalası oldukça geniş, ben 69 numaralı içinde hafif pembelik b

MAC 187 FIRÇA

 Herkese yeniden merhaba :) Eminim bu fırçayı görmekten sıkıldınız. Ben de alırken pek fazla araştırmadım açıkçası çünkü adı duyulmuş her vlogger/blogger ın favorilerinden biri bu fırça idi. Bu fırça hakkında azıcık değişik şeyler söylemeye geldim. Ayrıca bu ilk MAC fırçam. Keşke böyle tanışmasaydık ? Boyutlarını tam anlayabilmek için elimde gösterdiğim bu fotoğrafla başlayalım mı yazıya :) ?

Benefit "Benetint" Dudak ve Yanak Mürekkebi

Yeniden merhaba herkese! Bugün sizlere eminim adını çokça duyduğunuz seveni kadar nefret edeni de çok olan, ambalajlarıyla hepimizi mest eden Benefit markasının renkli likitlerinden kırmızı olanı yani "Benetint"i anlatacağım. Ambalajı adeta büyük bir oje şişesi gibi. Kapağını açtığımızda uygulama aplikatörü de aşağıda gördüğünüz gibi bu benzerliğini koruyor. Kapağını açar açmaz burnunuza yoğun bir şekilde gül kokusu geliyor. Ve bu koku bir süre yanaklarınızda kalıyor. Biriyle tokalaşırken "yüzüne gül suyu mu sürdün?" sorusuna denk gelebilirsiniz benim gibi :) Kalıcılığı ise gerçekten beklediğimin çok üstünde bir başarıya sahip. Benim gibi gün içinde allık tazelemeyi sevmiyorsanız işte size göre bir allık! 10 saat yüzümde kıpırdamadan durdu.  Ayrıca ben yazları denize girerken sanki güneşten kızarmışım, tatlış tatlış olmuşum gibi bir görüntü istediğimde de güneş kreminden sonra hemen uyguluyorum suya bile girsem yoğunluğunu kaybetse de tama

Boomerang Üyesiyim

Bumerang - Yazarkafe